27 Şubat 2015 Cuma

CEMRE

Bugün cemre düştü suya,
Gönlümüze kondu sevdası,
Bugün kırmızı, pembe düşler aleminde,
bahar sohbetleri yapıyoruz.
Sevda konuşuyoruz bugün.
Güneş'in yeryüzüne hasretini,
suyun toprağa özlemini.
Tomucuktaki çiçeğin,
sokakta ki kedilerin
bahara sevdasını konuşuyoruz.

26.02.2015,
İstanbul,
SUbySemraUnal

 

AŞK'A GEL

Martıların sesine,
Semaverde ki çayın muhabbetine,
Güneş'in batışına,
Aşk'a gel

26.02.2015,
İstanbul,
SUbySemraUnal


ÇIĞLIK

Anne korkuyorum,
Kavga sesleri ile
uykularımdan uyanıyorum,
Hıçkırıkları düğümlense de boğazında, 
Ağlama sesi kulaklarımda çınlıyor,
Başım dizime kenetlenmiş buluyorum kendimi,
yatağın en dibine sokuluyorum,
Aylardır anne,
Kulaklarımı tıkaçla yatıyorum,
Çığlık sesi kulağımda,
Hıçkırıkları sanki boğazımda düğümleniyor.
Anneciğim öğrendim,
Henüz körpe gelinmiş,
Hayalleri varmış, 
Bir dinlesen,
benim hayallerime çok benziyor hayalleri,
Anne korkuyorum,
İnsan sevmeyenden, 
Kedi sevmeyenden,
Merhamet beslemeyenden...

SUbySemraUnal
Küçükyalı,
26.02.2015




22 Şubat 2015 Pazar

MAVİ KAPAK

Yokluğunda vuku buldu varoluşundaki sır,
Hani gittiğin gün,
İşte o günden sonra varlığım engellere takıldı,
Sensizliğin girdabında,
Sessizlik yoldaşım, yalnızlığım sırdaşım oldu,
Sevgilim,
Romantik seslim benim,
Bugünlerde mavi kapak topluyorum,
Engelimi kaldırsınlar,
Seni bana getirsinler!

SUbySemraUnal
28.03.2013,

Çilek Sokak,


ÖLÜM SICAKLIĞI

Bugün bir özlem var içimde,
Bir hasretlik çekti yüreğime,
Kulaklarım mı işitmiyor,
Yoksa bu ölüm sessizliğimi?
Aynalar,
Bu ölüm güzelliğimi üzerimde?
Sevgilim,
Gördüm ya ilk ışıklarında sabahın,
Hissettim dudaklarında ruhumu,
Evet yaşıyorum.

SUbySemraUnal,
Maltepe,

İstanbul



21 Şubat 2015 Cumartesi

Haliç'e doğru Cumartesi günü kaçamağı

İlkel toplumlarda Güneş'in ilk aşıkları ile güne başlanır ve karanlığın bastırması ile dinlenmeye çekilirdi. Onların yapay ışığa ihtiyacı yoktu. Yaratılışlarına ve genetik yapılarına ters idi geceyi gündüz gibi aydınlatmak. Modern Dünya'nın oluşması ile maruz kaldığımız yapay ışık kapitalizmin elini güçlendirirken bize lütuf  olarak sunulan sağlımızı da elinimizden yavaş yavaş alıyordu. Gün aydın iken kendimi iyi hissederim. 

Uzakdoğu felsefesinden 'yang' olarak tariflerim kendimi. Ama bilirim ki ne sadece 'yang' nede sadece 'yin' mana boyutundayım. Söyleyebilirim ki 'yang' hayat felsefemde ağırlık basar. 

Mevsimlerden kış olunca gün ışığının bana ulaşma süresi kısalır. Gündüzleri aktif olduğum için olsa gerek kış günlerim daha hızlı geçer hissine kapılırım. Kısa geçen kış günlerinde ömrümde kısalır gibi gelir. Zaman hızlı geçer. Çetin geçen kış günlerinde fiziksel olarakta yorgun hissederim. Bağışıklık sistemine karşı savaş açan virüslerle de mücadele zor geçer. Zaman zaman yorgun yada yenik düşerim. 

Bu hafta lapa lapa yağan kar, beyaz bir çarşaf misali İstanbul'un üzerini örttü. Cumartesi günü Güneş yüzümüze gülümsedi. Bizde bu fırsattan istifade ederek bir kahvaltı organizasyonu ile kendimizi Haliç kıyısına çöreklenmiş İBB Haliç Sosyal Tesisinde bulduk. Bütçeye uygun, hijyenik ve nezaketli servis elemanları ile kahvaltınız daha keyifli hal alıyor. Bu mekana gelmeyi arzu ederseniz eğer erken gitmenizi tavsiye ederim aksi takrirde sizi kısa süreliğinede olsa girişte misafir edeceklerdir. Kahvaltı bitiminde güneş halen bize muhabbet dolu davetini yollarken bizde bedenlerimizi soğuk dört duvarlar arasına sıkıştıramazdık. Kahvaltı çıkışında kahvelerinizi yudumlamak ve Haliç'i kuş bakışı seyretmek için belki de Eyüp semtinin en güzel yeri olan Pierre Loti'ye çıktık. Tam manzarayı gören bir masaya kurulduk. Mevsimlerden kış olsada Güneş içimizi ısıtmaya yetti. Önümde Haliç manzarası... Haliç, Galata köprüsü, Galata kulesi, Topkapı sarayı, Ayasofya, Sultanahmet, Yenicami, tüm ihtişamı ile Süleymaniye ve ruhumun arındırını hissettiğim Eyüp câmine seyre daldım. Hayallere dalıyorum. Düşüncelerim ile seyahat ederken keyif alıyorum. Vizesiz heryere girip çıkabiliyorum. Kaygısızca seyahatler ediyorum ve dilediğim yerde dilediğim kadar kalabiliyorum. Bazen arsız bazen de çekingen tavırlarla sürüklüyorum zihnimi bir diyardan başka diyarlara. Güneş yüzümü okşarken tatlı tatlı tebessüm ediyorum. Bu an bitmesin istiyorum. Uzatmak gayretim. Beni almaya gelen arkadaşlarımında aklını çeliyorum. Davet ediyorum. Kibarlıklarından olsa gerek davetime icabet ediyorlar. Bütün cazibesi ile göz kırpan kış güneşine gönül kaptırmamak çok güçtü. Onlarda manzaraya dalıp, kış güneşinin yüzlerindeki flörtleşmesine izin verince burdan ayrılmak gerçekten nefse ağır geldi. Birer sıcak çay ve kısa bir sohbetten sonra yerimizi başka hayallere bırakıp gidiyoruz. 

Pierre Loti, Eyüp









16 Şubat 2015 Pazartesi

MASALLAR DİYARI ŞANLIURFA; Tarihin yaşayan yüzü (2.Gün)

Masallar Diyarı Şanlıurfa Tarihin yaşayan yüzü
7-8 Şubat (2.gün)


Bilinen tarihin sıfır noktası: GÖBEKLİ TEPE

Şanlıurfa şehrinin ilk kuruluşuna dair kesin bilgiler yoktur. Meşhur Arap tarihçisi Ebul Farç'a göre Şanlıurfa, Hz Nuh tarafından kurulan yedi yerleşim merkezinin ilkidir. Hz Adem ve Hz Havva'nıçiftçilik yaptığı, Hz İbrahim, Hz Eyyüb, Hz Şuayp, Hz Elyasa, Hz Musa gibi peygamberlerin yaşadığı bu bölge Müslümanlar, Hristiyanlar ve Yahudiler tarafından önemli bir şehirdir. Birçok medeniyeti bağrında yaşatmış olan bu şehrin tarihininde çok eskiye dayanmış olması insanı şaşırtmasa gerek. Göbekli Tepe, Şanlıurfa merkeze yaklaşık olarak 22 km mesafede Örencik köyü yakınlarında bulunur. 1995 yılında Prof. Dr. Klaus Schmidt başkanlığında kazıları başlayan Göbekli Tepe bize bildiğimiz tarihi unutmamızı sağladı. Dünya'nın bilinen en eski kült yapısı olarak bir kısmı gün yüzüne çıkartılan yuvarlak şeklinde etrafı taş duvarlar ile örülmüş 10-12 tane küçük T ve merkezinde büyük 2 adet T şeklinde yapılardan oluşmaktadır. Dikili Taşların hepsinin üzerinde bulunan bazı somut sembollerin yanı sıra herbirinden benzer ve/veya farklı olarak kabartma ve/ veya oyma ile yapılmış çeşitli hayvan figürleri, insan el, kol görmem mümkün. Buranın bir yaşam yerinden ziyade bir tapınak olduğu yönünde yaygın görüş birliğine varılmıştır. Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ'a yani günümüzden yaklaşık 12000 yıöncesine dayandığı ileri sürülmektedir. Bu T şeklindeki dikili taşlar stilize insanı temsil ettiği düşünülmektedir.





Bunların yönü güneye bakmaktadır. Bu şekilde 20 tane olduğu düşünülen tapınaklardan 4 tanesi gün yüzüne çıkartılmış. İlginç olan avcı bir toplumun henüz yerleşik hayata geçmeden inanma eğilimi göstermesi. Burası yapıldıktan yaklaşık 1000 yıl sonra burayı toprak ile örttükleri düşünülüyor. Bunu neden yaptıkları henüz çözülememiş bir muamma! Bütün Dünya'nın gözü bir anda Göbekli Tepeye çevrilmişti. Hangi dönemi yansıttığı tam olarak anlaşılamadığından buraya bir isim verememişler ve adıda bu şekilde geçmektedir. Göbekli Tepe şehir merkezine yaklaşık 20 km mesafede bulunuyor. Buraya çıktığınız vakit kendinizi dünyanın merkezinde yapayalnız bırakılmış ve yapacak şeyin sadece Allah'a el açmak olduğu hissine kapılmanız kadar doğal başka bir şey yok. Sonsuza uzanan ovalara gözleriniz dalıp gidiyor. Burada enterasan bir şekilde tutsak ruhunuz zincirlerinden sıyrılıyor. Bir o kadar sakin ve huzurlu. 
Yalnız bir ağaç ve gene yalnız olduğunu düşündüğümüz adı sanı bilinmeyen birde yatır var. Burada bir süre kalınıp meditasyon bile yapılabilir. Taş blokların üzerine resmedilen figürlerin astronomi ile alakalı olabileceği üzerinde duruluyor. Özellikle elleri önde bağlanmış gibi resmedilen büyük T bloğun üst kısmının hemen altında ay tutulmasının resmedildiği düşünülen bir kabartma ve onun üzerinde H şeklinde ama tam H olarak değilde iki elin birbiriyle tutuşması şeklinde yorumlamış bir kabartma var. Birde gece gökyüzünün ve yıldızların buradan nasıl göründüğünü merak ederek buradan ayrıldık.



Göbekli tepeye gitmeden önce bu belgeseli izlemelerini tavsiye ederim.
BİRECİK

Birecik
Aslında gezi planında olmayan iki yerden biri Birecik. Tutturdum ben Birecik'te Birecik kelaynakta kelaynak diye. Beste abla benim için 'taktı bu ya görecek o kuşları' diyor. Hemde fena taktım. Neyseki benim gibi heyecan ve tutku dolu grup arkadaşlarım vardı ki hep beraber programa dahil ettik. Birecik Şanlıurfa merkezinin Güneybatısına düşüyor, Gaziantep tabelalarını takip ediyoruz. Göbeklitepe'den yaklaşık olarak 1,5 saat sürdü. Birecik'te bizi çisem çisem yağan yağmur karşıladı. İlk durağımız Birecik köprüsü oluyor.

Birecik köprüsü
Fırat nehri kenarında bulunan Birecik eski çağlardan beri çeşitli medeniyetlere sinesinde
barındırmış. 1517 yılında Yavuz Sultan Selim ile Osmanlı topraklarına bağlanan Birecik
Anadolu ile Mezopotamya arasındaki ticarette önemli bir bağlantı noktası iken 19. yy gelişen olaylarla ( demiryolunun gelmesi, Ortadoğu'da bağımsızlık hareketleri) kesintiye uğramış. 1956 yılında Fırat üzerine kurulan o dönemde Türkiye'de kurulan en uzun köprüsü Birecik köprüsü (720m) ticareti olarak sönükleşmeye başlayan kenti tekrar canlandırmaya başlamış.



Nesli tükenmekte olan kuş türü: Kelaynak kuşları

Birecik'in önemli bir özelliği nesli tükenmekte olan Kelaynak kuşlarınıüreme yeri olmasıdır. Kelaynaklar tek eşli kuşlardır. Uzun, ince ve kıvrık gagalı ve 120-135 cm kanat genişliğinde göçmen kuşlardır. Yılın 6 ayı Ortadoğu ve Afrika'da 6 ayıda Türkiye Şanlıurfa'da (Birecik) yaşar. Nesli tehlike altında olan bu kuş türü Birecik'te kafeslerde koruma altına alınmış. 2 tanesine GPS takarak takip etmişler ve kuşlar göç yolunda avlanmışlar. Kelaynaklar Şubat ayında yumurta bırakırlar yaklaşık 2-3 taneyi geçmez sayılarıİşte kuşlar bu çoğalma zamanlarında (14 Şubat) Türkiye'ye göç etmiş olurlar. Kelaynak yavruları yumurtadan çıktıktan sonra yaklaşık 3-4 ay anneleri tarafından beslenir. Yaklaşık 4 yıl ergenlik dönemlerinde renkleri siyah-gridir, başlarında ve boyunlarında tüyler vardır. Olgunluk döneminde kanatlarında mor, yeşil, kavuniçi renkler vardır ve başlarında ve boyunlarında ki tüyler dökülür. Burada bizi Mehmet bey karşıladı. Kuşlar ile ilgili bilgiler verdi. Kuş gözlemciliği yaptıkları derneklerinden bahsetti. Hayvanları ve özellikle kuşlara gönül vermiş usta bir fotoğrafçı aynı zamanda. Ailesi ile işlettiği hediyelik eşya bölümünden hatıra bir şeyler kendinize seçebilir ikram ettiği çaylardan içebilirsiniz.




Kelaynak kuşlarına selamet dileyerek Halfeti yollarına düşüyoruz.

HALFETİ - SAKLI CENNET

Bir vadinin eteğinde kurulmuş olan Halfeti bu yönüyle diğer yerleşim yerlerinden farklı olarak gözümüze çarpıyor. Tepeden Halfeti'yi panoramik olarak olarak görüntülemek için servisten iniyoruz. Muhteşem Halfeti manzarasını fotoğraflıyoruz. İstanbul'da alışık olduğumuz pes dedirten bir görüntüye şahit oluyoruz. Hani demiştim ya Halfeti bir vadiye kurulmuş diye işte akıllının (!) biri tepe noktasına oteli kondurmuş. Hani kondurmuş yani!! Kadrajdan o çirkin silüeti atmak için bir taraftan sinirlerinize hakim olmanız gerekiyor bir taraftanda akrobatik hareketler yaparken vadiye yuvarlanmamak gerekiyor. Neyse daha fazla tansiyon şeker bilumum vücudumuzdaki biyokimyasallarımızla oynatmadan servise binip Halfeti'yi keşfe devam ediyoruz.

Fırat nehri üzerine kurulu bir diğer baraj olan Birecik barajından dolayı Halfeti'nin %80'i
sular altında kalmış. Bu bölge artık Eski Halfeti adıyla anılırken köylüler 15 km içeride yeni yerleşim yerine yerleştirilmişler. Kesme taş kullanılarak yapılmış eler ve sular altında kalmış caminin su üzerinde kalan minaresi ile Halfeti doğal güzelliği ile dikkat çekiyor. Fırat nehrinin altında kalan mimarisiyle 'Saklı Cennet' olarak anılmaya başlanan Halfeti, Cittaslow (Sakin Şehir) unvanınıda elinde bulunduruyor. İlk durağımız nehre uzanan restaurantların birinde yemek molası. 

Fırat nehrinde yaşayan bir balık türü olan Şabut balığının Yahudiler tarafından kutsal olduğunu öğreniyoruz. Öğle yemeği için Şabut balığı ve yanında meze olarak muammara ve humus söylüyorum. Şabut balığı önüme servis edildiği zaman önce kısa süreli bir şok yaşadım. Görünüşü bir balıktan çok bol baharatlı tavuk ızgaraya benziyor. Şanlıurfa sınırlarında balık yemek istersen baharatlı olması kadar normal bir durum olmasa gerek. Baharatlı olduğundan dolayı aslında balık ne kadar da lezzetli bilmiyorum ama bize servis edilen hali ile beğeniyi haketti. Yemek bitiminden sonra tekne turuna başlıyoruz. Halfeti'ye geldiğinizde kesinlikle ve kesinlikle yapmanız gereken şeylerden bir tanesine tekne turudur. 

Şubat'ın ilk hafta sonu ve muhteşem bir hava var. İlk gelişimizden yada içimizdeki heyecandan yada her ne sebepten olursa olsun Allah'u tealanın bir lütfuydu bu güzel hava bize. Tekne turu esnasında Rum kaleyi görmeniz mümkün. Tekne turu ile Batık Halfeti'nin simgesi haline gelen minaresi görünen camiyi görüyoruz. Tekne yanaşıyor ve bir çay molası veriyoruz. Halfeti'de karagül yetişiyor. Baharda açan karagül göremesekte fidelerinden aldık yanımıza. Bakalım merak ediyoruz Halfeti'de siyah açan gül, İstanbul'da ne renk açacak. 



Baraj yapımından dolayı bu köyde 20 ev bir sağlık ocağı, minaresi görünen bu cami ve bahçeleri sular altında kalmış. Eski Halfeti'de gezindikten sonra tekrar tekne ile geri dönüş yoluna geçiyoruz. Burada süzülen Halfeti gerdanının üzerinden karşıya geçip sallanmayıda ihmal etmeyin. Halfetiden saat 17:30 gibi ayrılıyoruz. Balıklı Göl'ü akşam ışıklandırmasıyla görmek istiyoruz. Fotoğraf çekimi yaptıktan sonra çarşıya doğru yürüyoruz. Akşam yemeği için Gülizar Konuk Evi'ne gidiyoruz. Bu konakta da bir yerde sıra gecesi bir yerde nişan var.



Hayal edin ki ne kadar büyük konak. Bizde restaurant kısmına geçiyoruz. Burada yemek
olarak patlıcanlı kebap ve tatlı olarakta Urfa künefesi yedik.


Artık havaalanına doğru yola çıksak iyi olacak diyoruz. Yanımıza Urfa kebap ve billuriye
tatlısı alarak servis aracımızla havaalanı yolunu tutuyoruz.



Hoşçakal Şanlıurfa😍

7-8 Şubat 2015
Şanlıurfa,
SUbySemraUnal