21 Aralık 2013 Cumartesi

Bir Tiyatro Etkinliği: KABARE

Harika bir performans, müthiş bir müzikal oyun… KABARE(CABARET)! Sonunda İBBŞT Ümraniye sahnesinde en önde bilet bulabildim. En ön sıradan 2.5 saat bir an dağılmadan izlediğim müthiş müzikal.

Oyun hakkında kısa bilgi vermek gerekirse;
Joe Masteroff’un yazdığı Cabaret 1966 yılında ilk kez Broadway prodüksiyon ile London ve Newyork’da sahnelenmeye başlar ve büyük ilgi uyandırır. 1972 yılında aynı isimle filmi yapılır ve Oscar alır. Herbiri birbirinden güzel şarkı sözlerini Fred Ebb’in yazdığı,  müzikleri John Kander’ın yaptığı Kabare,  eğlence ve hüznünün flörtleşmesini sahnede devleştiren sürükleyici ve etkileyici müzikalin Türkiye versiyonunu çok başarılı buldum. 1931 yılının Almanya’sında ekonomik sıkıntılar boy göstermekte bir yandan da Naziler güç kazanmakta ve güçlendikçe saldığı korkularda artmaktadır. Böyle bir toplumda kendini eğlence ve içkiye verenlerin gittiği mekanlardan biri de Kit Kat Klub’dür. Yeni bir roman yazmak için hikaye arayan Amerikalı yazar Clifford ile Kit Kat Klub’un 19 yaşındaki İngiliz yıldız Sally Bowles arasında bir aşk başlar. Oyunda bir yandan Kit Kat Klub’deki eğlenceyi ve boş vermişliği izlerken bir yandan da toplumun nasıl faşizme sürüklendiğine şahit oluyoruz.

Eğlence ve dramın bir arada sunulduğu bu harika oyunu yüksek performans da tutarak sahneye hazırlayan yönetmen Yücel Erten, Kareoğraf Selçuk Borak, Sahne ve kostüm tasarımında Osman Şengezer, Işık tasarımında Kemal Yiğitcan, oyuncular ve İBBŞT orkestrasının ellerine, yüreklerine sağlık. Bu ekip işini başarı ile yerine getirerek ayakta alkışlanmaya değer bir yapıt ortaya çıkarmışlar.






Oyun pek çok mekânda geçiyor, bunun yanında bolca müzik, dansların olduğu oyunda sahne dekorlarının sürekli ve hızlı bir şekilde zaman kaybına ve izleyicilerin oyundan kopmasına mahal vermeden gerçekleşmesini sağlayan ve emeği geçen kareoğraf Selçuk Borak’ı kutlarım.

Oyunun en önde karakterlerinden biri olan Emcee’ye MERT TURAK ‘hayat’ veriyor. ‘Hayat’ veriyor diyorum çünkü oyunun en öne çıkan karakterlerinden birini canlandırıyor. Mert bu karakteri çok iyi içselleştirmiş. Harika bir Emcee yorumu görüyoruz sahnede. Mimikleri, göz kontağı, oynaş oynaş hareketleri, diyalogları ile seyirci ile iletişimi anında kuruyor, sahnede rolü ile büyüdükçe büyüyor. Bir oyuncu bir sahneyi bu kadar doldurabilir. Dansı kendi ile öyle özleştirmiş ki sahnede ki yürüyüşü bile dans estediğinde izliyoruz. Doyulmaz şımarık hareketleri… Biraz abartmış gibi gözüküyor olabilirim ama ben Mert Turak ilk kez bu oyunda fark ediyorum. Sahne showlarını çok başarılı buldum ve hakkını vererek yerine getirmiş.

Oyunun önemli karakterlerinden biri 19 yaşında İngiliz Sally Bowles’ı Yonca İnal Eğilmezbaş canlandırıyor. Pavyonda çalışan, umutlu, hayalleri olan, güzel bir genç kadın Sally’in eğlence ve dram içeren hayatı eklediği jest ve mimikler ile güzel bir performans ile karşımıza çıkıyor. Tam sahnenin önünde olmak bu oyun için güzel çünkü oyuna bir anda dahil oluyorsunuz. Sally’nin bir bayılma sahnesi var ki tam önümde oldu, gerçek mi oyun mu anlayamadım. Yonca sen nasıl oynuyorsun panikledim gerçekten, bir müdahale etmek lazım mı diye düşündüm. Bir de Sally’yi yattığı yerden kaldırmaya gelen arkadaşlarının kendi aralarında konuşmaları ile dedim ki bu oyunda yok sanırım! Gerçek bir bayıldı duygusu verdi. Ayrıca nolur, noluur, noluuuur, noluuuuuuuuuur şeklindeki isteklerini yaptırma çabası çok tatlı duruyordu rolünde.

Yeni bir roman yazmak için memleket memleket dolaşan Amerikalı yazar Clifford’u Can Başak oynuyor. Burada yazmak ciddi bir iş olduğu için mi bilmiyorum ya da bizim gözümüzdeki yazar ciddi görünümlü bir karakter midir bilmiyorum ama hayatı ciddiye alan ve düz bir oyunculuk görüyoruz. Bir yazar rolü aslında Can Başak’a oturmuş ama biraz daha jest ve mimik ekleyebilir biraz daha rolünde akıcı olabilirdi diye düşünüyorum. Yani eksik olan şey hayatı ciddiye alan bir yazarın yanında rolünü kapsayan o aşık adamı çok yansıtaması olabilir.

Ernst Ludwig rolünde Ergun Üğlü, Fraulein Schneider rölünde Selma Kutluğ, Herr Schultz rölünde Hakan Arlı, Fraulein Kost rolünde Nurdan Karlıdağ ve ismini sayamadığım diğer oyuncular başarı ile rollerini harika sahneye koyarak oyunun bütünlüğüne, etkisine ve büyüsüne büyük katkı sağladılar.

Doğan Şirin sana biçilen rolü çok iyi sahneledin ve sahnede çok güzel duruyordun. Jestlerin ve mimiklerin oyun içinde çok yerine oturmuştu. Ellerine sağlık herkes beceremez bu rolü gerçeğini aratmadı diyebilirim.

Kakara kikiri, dünya parayla döner aklımda kalan güzel şarkılar.

Bu arada şunu da söymeliyim ki oyunda dikkatimi çeken bir yaş sınırlaması yoktu. Oyun başladıktan 10 dakika içerisinde önden iki sıradan bir kısım seyirci oyunu kızararak bozararak terketti. Onların müstehcen kabul ettikleri sınırda bir oyun olup muhafazakâr duruşlarına çoluk çocuğun yanında alkış tutarak leke gelmesinden çekindikleri için oyunu terk ettiklerini düşünüyorum. Giderken bu durumunuzu da gözden geçirin derim çünkü oyuna yer bulmak da gerçekten zor. Hem akşamın o saatinde rahatsız olmazsınız hem de en azından izleyebilecek olanları engellememiş olursunuz.  

Emeği geçen herkesin ellerine sağlık.

İyi seyirler.


21.12.2013
İstanbul
SU,



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder