Harika bir performans, müthiş bir
müzikal oyun… KABARE(CABARET)! Sonunda İBBŞT Ümraniye sahnesinde en önde bilet
bulabildim. En ön sıradan 2.5 saat bir an dağılmadan izlediğim müthiş müzikal.
Oyun hakkında kısa bilgi vermek
gerekirse;
Joe Masteroff’un yazdığı Cabaret
1966 yılında ilk kez Broadway prodüksiyon ile London ve Newyork’da sahnelenmeye
başlar ve büyük ilgi uyandırır. 1972 yılında aynı isimle filmi yapılır ve Oscar
alır. Herbiri birbirinden güzel şarkı sözlerini Fred Ebb’in yazdığı, müzikleri John Kander’ın yaptığı Kabare, eğlence ve hüznünün flörtleşmesini sahnede
devleştiren sürükleyici ve etkileyici müzikalin Türkiye versiyonunu çok
başarılı buldum. 1931 yılının Almanya’sında ekonomik sıkıntılar boy göstermekte
bir yandan da Naziler güç kazanmakta ve güçlendikçe saldığı korkularda
artmaktadır. Böyle bir toplumda kendini eğlence ve içkiye verenlerin gittiği
mekanlardan biri de Kit Kat Klub’dür. Yeni bir roman yazmak için hikaye arayan
Amerikalı yazar Clifford ile Kit Kat Klub’un 19 yaşındaki İngiliz yıldız Sally
Bowles arasında bir aşk başlar. Oyunda bir yandan Kit Kat Klub’deki eğlenceyi
ve boş vermişliği izlerken bir yandan da toplumun nasıl faşizme sürüklendiğine
şahit oluyoruz.
Eğlence ve dramın bir arada
sunulduğu bu harika oyunu yüksek performans da tutarak sahneye hazırlayan
yönetmen Yücel Erten, Kareoğraf Selçuk Borak, Sahne ve kostüm tasarımında Osman
Şengezer, Işık tasarımında Kemal Yiğitcan, oyuncular ve İBBŞT orkestrasının
ellerine, yüreklerine sağlık. Bu ekip işini başarı ile yerine getirerek ayakta
alkışlanmaya değer bir yapıt ortaya çıkarmışlar.
Oyun pek çok mekânda geçiyor, bunun
yanında bolca müzik, dansların olduğu oyunda sahne dekorlarının sürekli ve
hızlı bir şekilde zaman kaybına ve izleyicilerin oyundan kopmasına mahal
vermeden gerçekleşmesini sağlayan ve emeği geçen kareoğraf Selçuk Borak’ı
kutlarım.
Oyunun en önde karakterlerinden
biri olan Emcee’ye MERT TURAK ‘hayat’ veriyor. ‘Hayat’ veriyor diyorum çünkü
oyunun en öne çıkan karakterlerinden birini canlandırıyor. Mert bu karakteri çok
iyi içselleştirmiş. Harika bir Emcee yorumu görüyoruz sahnede. Mimikleri, göz
kontağı, oynaş oynaş hareketleri, diyalogları ile seyirci ile iletişimi anında
kuruyor, sahnede rolü ile büyüdükçe büyüyor. Bir oyuncu bir sahneyi bu kadar
doldurabilir. Dansı kendi ile öyle özleştirmiş ki sahnede ki yürüyüşü bile dans
estediğinde izliyoruz. Doyulmaz şımarık hareketleri… Biraz abartmış gibi
gözüküyor olabilirim ama ben Mert Turak ilk kez bu oyunda fark ediyorum. Sahne showlarını
çok başarılı buldum ve hakkını vererek yerine getirmiş.
Oyunun önemli karakterlerinden biri 19 yaşında
İngiliz Sally Bowles’ı Yonca İnal Eğilmezbaş canlandırıyor. Pavyonda çalışan,
umutlu, hayalleri olan, güzel bir genç kadın Sally’in eğlence ve dram içeren
hayatı eklediği jest ve mimikler ile güzel bir performans ile karşımıza
çıkıyor. Tam sahnenin önünde olmak bu oyun için güzel çünkü oyuna bir anda
dahil oluyorsunuz. Sally’nin bir bayılma sahnesi var ki tam önümde oldu, gerçek
mi oyun mu anlayamadım. Yonca sen nasıl oynuyorsun panikledim gerçekten, bir
müdahale etmek lazım mı diye düşündüm. Bir de Sally’yi yattığı yerden kaldırmaya
gelen arkadaşlarının kendi aralarında konuşmaları ile dedim ki bu oyunda yok
sanırım! Gerçek bir bayıldı duygusu verdi. Ayrıca nolur, noluur, noluuuur,
noluuuuuuuuuur şeklindeki isteklerini yaptırma çabası çok tatlı duruyordu rolünde.
Yeni bir roman yazmak için
memleket memleket dolaşan Amerikalı yazar Clifford’u Can Başak oynuyor. Burada
yazmak ciddi bir iş olduğu için mi bilmiyorum ya da bizim gözümüzdeki yazar
ciddi görünümlü bir karakter midir bilmiyorum ama hayatı ciddiye alan ve düz
bir oyunculuk görüyoruz. Bir yazar rolü aslında Can Başak’a oturmuş ama biraz
daha jest ve mimik ekleyebilir biraz daha rolünde akıcı olabilirdi diye
düşünüyorum. Yani eksik olan şey hayatı ciddiye alan bir yazarın yanında rolünü
kapsayan o aşık adamı çok yansıtaması olabilir.
Ernst Ludwig rolünde Ergun Üğlü,
Fraulein Schneider rölünde Selma Kutluğ, Herr Schultz rölünde Hakan Arlı,
Fraulein Kost rolünde Nurdan Karlıdağ ve ismini sayamadığım diğer oyuncular
başarı ile rollerini harika sahneye koyarak oyunun bütünlüğüne, etkisine ve
büyüsüne büyük katkı sağladılar.
Doğan Şirin sana biçilen rolü çok
iyi sahneledin ve sahnede çok güzel duruyordun. Jestlerin ve mimiklerin oyun
içinde çok yerine oturmuştu. Ellerine sağlık herkes beceremez bu rolü gerçeğini
aratmadı diyebilirim.
Kakara kikiri, dünya parayla
döner aklımda kalan güzel şarkılar.
Bu arada şunu da söymeliyim ki
oyunda dikkatimi çeken bir yaş sınırlaması yoktu. Oyun başladıktan 10 dakika
içerisinde önden iki sıradan bir kısım seyirci oyunu kızararak bozararak
terketti. Onların müstehcen kabul ettikleri sınırda bir oyun olup muhafazakâr
duruşlarına çoluk çocuğun yanında alkış tutarak leke gelmesinden çekindikleri
için oyunu terk ettiklerini düşünüyorum. Giderken bu durumunuzu da gözden
geçirin derim çünkü oyuna yer bulmak da gerçekten zor. Hem akşamın o saatinde
rahatsız olmazsınız hem de en azından izleyebilecek olanları engellememiş
olursunuz.
Emeği geçen herkesin ellerine
sağlık.
İyi seyirler.
21.12.2013
İstanbul
SU,